Bilim dünyasında küçük bir gezinti.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Akıllı İnsanların Oyunu "Go" :)


Go
 Go tahta üzerinde oynanan iki kişilik bir strateji oyunudur. Go çok eski bir oyundur. Çin kökenli olmasıyla birlikte bütün Doğu Asya'da tanınır ve oynanır. Oyunda siyah ve beyaz renklerdeki küçük ve yuvarlak taşlar kullanılır. Oyuna siyah başlar. Sırası gelen oyuncunun kendi taşını oyun tahtasındaki mümkün olan bir yere yerleştirmesiyle oyun devam eder. Tahtaya konulan taşlar esir alınmadığı müddetçe oyun sonuna kadar hareket etmezler. Tüm taşlar aynı değere sahiptir ancak birbirleri arasındaki stratejik konum oyunun yapısını belirler. Oyun sonunda en çok alana sahip olan oyuncu oyunu kazanmış olur.

Oyunun temel amacı şöyle bir benzetmeyle açıklanabilir: İki general bir bölgeyi kontrol altına almak istemektedir. Bunun için ilk önce gözetleme kuleleri dikerler ve sonra da kendileri için güvenli bir pozisyon kurmaya çalışırlar. Oyunun amacı rakibi tamamen ortadan kaldırmaktan veya taşlarını esir almaktan çok onun karşısında avantajlı bir konuma geçmek, kendi taşlarınızla mümkün olabildiğince çok alanı kontrol altında tutmaktır.
Go, kuralları çok basit olmakla birlikte oldukça karmaşık bir oyundur. Go oyununda satrançtaki gibi taşların hareket kabiliyetleri sınırlı olmadığından bir taşı oynayabileceğiniz çok fazla yer vardır. Satranç oyununda ilk yarım hamle için 20 olasılık , ikinci yarım hamle için 20, tam hamle (bir beyaz bir siyah) için 400 olasılık vardır. Go oyununda ise ilk taş (siyah) için 361 olasılık , ikinci taş (beyaz) için 360 olasılık, toplam 129.960 olasılık vardır. Hamle çeşitliliği o kadar çoktur ki bir go oyuncusunun ustalaşma evresi ömrünün sonuna kadar sürebilir.
Go'da hesaplı hareket etmek (strateji) önemli olsa da, oyunun tek önemli noktası değildir. Go, insanı düşündüren yönüyle meditasyona ilham verebilir, hatta insanın iç dünyasına bir ayna tutarcasına kendi kişiliğini ve dahası karşısındaki rakibin kişiliğini daha yakından tanımasına yol açar. Go birçok atasözünün çıkış noktası olmuştur, çünkü go hayatın gerçeklerini minyatür halde yansıtmaktadır.

II. Dünya Savaşı'nda ABD'nin savaşa giriş sebebi olan Pearl Harbor Saldırısı'nın, şaşırtıcı etkisi ve tahribatının arkasındaki soğuk mantığın temelinde basit bir go manevrası (yalnız olan taşa saldır) olduğu bilinen bir gerçektir.

« Satrancın Barok kuralları ancak biz insanlar tarafından icat edilebilecekken go’nun kuralları o kadar nezih, organik ve kati bir şekilde mantıklıdır ki eğer evrenin başka yerlerinde akıllı yaşam formları varsa nerdeyse kesinlikle go oynuyorlardır. »
(Uluslararası Satranç Ustası, Edward Lasker)

Go ve Felsefe

Gonun felsefi yönünü ve kültürel değerini açıklayan çeşitli efsaneler vardır. Bu efsanelerden birine göre eski zamanlarda yaşamış bir Çin kralı oğluna disiplini, konsantrasyonu ve ruhsal dengeyi öğretmek için bu oyunu icat etmiştir. Kralın oğlu büyüyünce büyük bir go oyuncusu olmakla kalmayıp aynı zamanda dengeli bir kişiliğe sahip bir kral olmuştur. Diğer bir efsaneye göre eski Çin generalleri savaş alanını zihinlerinde daha iyi canlandırabilmek için yanlarında bir adet tahta ve çok sayıda taş götürüyorlardı ve oyunun kökeni de bu yönteme dayanıyordu. Bu efsanelerde gonun iki temel özelliğine vurgu yapılmaktadır; kendini, kişiliğini geliştirmek ve iki olgunun çarpışmasını resmetmek... Go hakkındaki efsaneler çoğu kez, Taoizm'den kaynaklanan ve go oyununun da temel güçleri olan Yin ve Yang'a da değinirler.
Go sadece mantıkla kavranabilecek bir oyun değildir. Onun karmaşık ve derin yapısını anlamak için kuvvetli iç güdüler ve çok fazla tecrübe gereklidir. Bu noktada go Budizm'in "mantığa dayanan bir aydınlanma sadece aldatıcı bir aydınlanmadır" felsefesiyle de uyuşmaktadır.
Go oyununda aşırı cesaret ile korkaklık, güvenlik ile risk, saldırı ile savunma arasında (aslında temeli Uzak Doğu dinlerine dayanan) mükemmel bir denge vardır. Go ile diğer batılı oyunlar arasındaki en belirgin fark (satrançdaki mat olgusu gibi) tamamen kazanma veya rakibi tamamen yok etme diye bir durumun olmamasıdır. Kazanan oyuncunun diğer oyuncudan farkı, tahta üzerindeki alanların büyük miktarına egemen olmasıdır. Kaybeden oyuncu tamamen yok olmuş değildir, sadece diğer oyuncudan daha az alan kontrol etmektedir.
« Savaşmak, go oyununda anahtar olarak değil, sadece en son çare olarak kullanılır. »
(Zhong-Pu Liu1078 yılı, Song Dönemi)

Go ve Bilgisayarlar
IBM'in geliştirmiş olduğu Deep Blue bilgisayar satranç sistemi, en sonunda 1997 yılındaki bir maçta Dünya Satranç Şampiyonu Garry Kasparov'u yendi. Elbette ki bu durum, Deep Blue her insandan daha "güçlü" şeklinde basitleştirilebilir; ancak şunu söyleyebiliriz ki; yeryüzünde ancak bir avuç insan Deep Blue'yu alt edebilecek yetilere sahiptir. Buna karşılık, günümüzde mevcut olan en güçlü Go programını yenebilecek insan sayısı milyonlarla ifade edilmektedir (Bilgisayar dünyası Go oyunu ile 40 yıldan uzun bir zamandır tanışıyor). Madalyonun öbür yüzünde ise, günümüzdeki programcılar en iyi dereceleri olan 10 kyu seviyesini geliştirmiş olmaları ile övünebiliyorlar. 10 kyu ile, yani bir amatör dan oyuncusu derecesinden neredeyse bir düzine "taş" daha zayıf seviye ile (Seviyeler arasındaki her sayı farkı 1 "taş" olarak kabul edilir. Örneğin 1 dan, 2 kyu seviyesinden 2 taş yüksektir).
Bilgisayarların oynadığı Go'daki gelişimi izlemek, beraberinde bilgisayarlar için düzenlenen Go turnuvalarının ve yarışmaların başlamasını da getirmiştir. Bunlar arasında en ünlüsü, 1.600.000 dolarlık Ing Ödülü'dür hiç kuşkusuz. Bu devasa ödül, profesyonel bir Go oyuncusunu yenebilecek programın tasarımcısına Ing Chang-Ki Wei-Chi Eğitim Fonu tarafından 1985-2000 yılları arasında vaat edilmiştir. Ancak bu süre zarfında kimse ödülü kazanacak tasarımı gerçekleştirememiş ve önceden belirlenen limit sonunda, vaat edilen ödül de ne yazık ki kaldırılmıştır. Günümüzde bu ödülün süresinin uzatılması hâlâ ümitle beklenmektedir. Çünkü, hiç kuşku yok ki bu tip büyük ödüllerin varlığı araştırmalar için önemli bir itki görevi görecektir.
"Bir bilgisayarın insanı Go'da alt etmesi belki yüzyıl alır -belki daha fazlasını" diyor oyunun hayranlarından biri olan astrofizikçi Dr. Piet Hut ve ekliyor; "Makul bir zekâya sahip birisi Go oynamayı öğrendiğinde birkaç ay içinde tüm bilgisayar programlarını yenebilir. Bunun için Kasparov olmak zorunda değilsiniz." Buna paralel olarak, bir emekli kimya profesörü olan Dr. Chen Zhixing ise "Go en yüksek düzeydeki entelektüel oyundur" diyor. Dr. Zhixing, uluslararası yarışmalarda birçok ödül sahibi olan Handtalk programının gelişimine altı yılını adamış biri. Bu konudaki son sözü ona bırakırsak eğer; "Go oyununda tahtada açılan şekillerin güzelliği tam anlamıyla göz kamaştırıcı ve hamle dizileri zihni hipnotize edici bir müzik gibi etki gösterebiliyor. Esas olan da, bilgisayarın bu görsel müziği anlayıp besteleyebilmesini sağlamak".
Ömrümüz yeter de yapay zekâ da yaşamımızda yerini alırsa, o zaman oyundaki gelişimin nerelere varacağı mutlak bir merak konusu haline gelir. Kim bilir, belki de bir bilgisayarın Dünya Go Şampiyonu'nu yenmesi yapay zekâ devriminin gerçekleştiğine dair en büyük işaretlerden biri olacaktır.
           Vikipedi, özgür ansiklopedi

0 yorum:

Yorum Gönder

Paylaşımların daha Yararlı Olması için Değerli Yorumlarınızı Bekliyorum
Sevgi ve esenle kalın...

Mustafa Türköz

Blog Arkadaşlarım

Popüler Yayınlar

Bumerang

Bumerang - Yazarkafe